SBS Türkçe’nin efsanevi müdürü 50’nci yıl için stüdyoda

ANAPHOTO.CR2

SBS Türkçe'nin eski müdürü Bülent İbrişim SBS Türkçe'den Nilgün Kılıç ile.

1988 ile 2010 arasında SBS Türkçe’yi yöneten ve yıllarca Türkçe konuşan toplumun sesi olan Bülent İbrişim, bu kez SBS Türkçe’nin konuğu oldu. 50 yıllık SBS macerasında Türkçenin yerini, SBS’te öğrendiklerini ve toplumla olan bağını bize anlattı.


ÖNE ÇIKANLAR
  • 1988 ile 2010 arasında 23 yıl SBS Türkçe’yi yöneten ve yıllar içinde sayısız konuğu ağırlayan Bülent İbrişim bu sefer kendisi SBS Türkçe’nin konuğu oldu.
  • SBS Türkçe’nin yıllar içinde yaşadığı değişimleri, tarihçesini, çalışanları ve içerikleri bir de 23 yıl programı yöneten kişiden dinleyin.
SBS Türkçe’nin efsanevi müdürü Bülent İbrişim konuğumuz oldu.
BULENT1.jpg
1980 ortasında mühendis olarak Avustralya’ya gelen Bülent İbrişim, SBS Türkçe’ye girerek bir rüyasını gerçekleştirme fırsatı bulmuş.
1999 depreminden sonra SBS Türkçe’nin başlattığı yardım kampanyasında iki milyon dolar toplandı.
Yıllar içinde SBS Türkçe’nin Sydney ve Melbourne ofisinde çalışanlar, dışarıdan destek verenler, büyük özveriyle yapılan programlar, sıkıntılar ve mutluluklar. SBS Türkçe’nin eski grup başkanı anlattı.
Bülent İbrişim yıllar sonra yeniden SBS’te mikrofonun başında.

SBS Türkçeyi Salı hariç hafta içi her gün dinleyebilirsiniz. Bizi ayrıca Facebook’tan takip edebilirsiniz. Podcastlarımızı dinlemek ve bizi takip etmek için: https://podfollow.com/sbs-turkish

Nilgün Kılıç

Bugün SBS Melbourne stüdyolarında çok değerli bir konuğumuzu ağırlıyoruz. Siz değerli dinleyicilerimizin de yakından tanıdığı, yıllarca SBS Türkçe'nin müdürlüğünü yapmış olan bir ustayı, bir radyo duayeni, sevgili Bülent İbrişim'imi SBS'in 50. yılını konuşmak için stüdyomuza davet ettik. Türklerin Avustralya'ya geldiği ilk yıllarda onlara halen bizleri tutkuyla dinleyen sizlere bu önemli kamu hizmetini sunarak yıllarca yardımcı olmuş toplumun sesi, dili, gözü, kulağı olmuş bir usta radyocuyu burada bu stüdyolarda konuk olarak ağırlamak bizler için şimdinin SBS Türkçe'nin çalışanları için büyük bir onur. Hoş geldiniz Bülent Bey.

Bülent İbrişim

Hoş bulduk.

Nilgün Kılıç

Ne güzel sizi tekrar bu mikrofonun başında, bu stüdyoda bulmak.

Bülent İbrişim

Sizin bu övücü sözlerinden dolayı çok mahcup oldum. Yanaklarım gözükmüyor değil mi? Kırmızı kızlar var. Çok teşekkür ediyorum. Umarım hak etmişimdir sizin bu güzel sözlerinizi.

Nilgün Kılıç

Biz biliyoruz, yani Necat da açarken sizin için efsane dedi. Gerçekten öylesiniz. Toplum açısından bir efsane yayıncısınız. Ve bu serüven 1988 yılında yanılmıyorsam başladı. SBS'de sizin için. Öncelikle o gün, o yıllardan başlayalım mı? O SBS'in ilk yıllarını bize anlatır mısınız?

Bülent İbrişim

Evet. Önce isterseniz SBS'in 1975 yılında, Gough Whitlam hükümeti döneminde ki Medicare veya sosyal güvenlik açısından büyük devrimler yaratan bir başbakandı. O iki yıllık süresi içerisinde Benimsenen çok kültürlülük politikasının bir ürünü olarak kuruldu SBS.

Nilgün Kılıç

Evet.

Bülent İbrişim

Televizyon ve radyosu. İlk kurulduğunda dokuz program yayındaydı. Sonra Türkçe de bunlardan birisi. Fakat amatör yönü biraz ağır basıyordu. Ki biliyorum, ben o yıllarda yoktum burada. 1986'da geldim Avustralya'ya. Ve o dönemde Türkçe yayınları da vardı ve sonra 1986'dan sonra SBS'in profesyonelleşmesi kararından sonra işte ilanına verildi, duyurular yapıldı ve. Bütün pozisyonlar şey yaptı, ilanına verilip şey yapıldı, belirtildi yani çağrı istenip şey yaptı toplumdan. Ve de O dönemde 68 farklı dilde yayın yapılmaya başlandı. Bizler de başvurduk işte aramızdan bazıları seçildi, bazıları seçilemedi. Ve biz 1988'in Mayıs'ında grup olarak başladık burada Melbourne'da.

Nilgün Kılıç

Kaç kişiydi o zaman ekip hatırlıyor musunuz?

Bülent İbrişim

Tabii tabii çok iyi hatırlıyorum. Benim için de çok önemli bir noktaydı. Bir dönüm noktasıydı Avustralya'ya da böylesi bir sevdiğim bir işi yapmak. Çünkü geçmişte benim gençliğimde veyahut da çocukluğumda da radyoya ve mikrofona bir yakınlığım vardı, alışkanlığım vardı. Ve de o dönemde ben, Tanju Yenisey, haberlerde Aynur Çağlı. Ondan sonra Kaya Çelik diye bir arkadaşımız vardı. Ali Rıza diye bir arkadaşımız vardı. Ondan sonra 1988'de Melbourne'da başladık. 3E A'ydı adımız. Ve de Park Street, South Melbourne'da bir stüdyodaydık. Tabii çok... Koşullar çok farklıydı.

Nilgün Kılıç

Teknolojik yolda.

Bülent İbrişim

Hem teknoloji açısından hem de mekân açısından. Ortada büyük bir masa vardı bir salonun. Keşifli yerlerde işte edit yapacağımız veya telefonla arayacağımız zaman... ...interview yapabileceğimiz birtakım odalar vardı. Küçük küçük. Ondan sonra bütün haber bölümü, broadcaster, bütün yayıncılarla hepimiz bir aradaydık. Küçük bir yerdi. O zamanlar sigara da içiliyordu. En büyük kavga buydu. Çünkü işyerlerinde sigara içildiği zaman, özellikle Alman grubunda bir bayan vardı. Çok haklıydı aslında biz de yani içiyorduk. Şimdi usanıyorum ben. Resmen. Bir de tabii çok zamana karşı yarıştığınız. Için böyle zincirleme, arada arada içiyorsunuz falan.

Bülent İbrişim

Sonra Aynur ayrıldı bizim programımızdan. Yönetim kesimine geçti.

Nilgün Kılıç

Program müdürlüğü yaptı değil mi burada?

Bülent İbrişim

Evet, program müdürlüğü yaptı. 2005 yılına kadardı sanıyorum. Ondan sonra işte Tanju Yenisey, ben. Ondan sonra... ...bir ara Bora Kanrı. Sonra Sydney'e gitti, Sydney'de de devam etti. Aramız iyiydi. Kaya Çelik ayrıldı, Ali Rıza ayrıldı programdan. Sonra da çeşitli birtakım arkadaşlarımız... ...katıldı bize. Bunlardan birisi... ...Aynur Deniz ve ondan sonra. Nilgün Olcayöz... ...de bizlere katıldı. Uzun süre çalıştılar burada.

Nilgün Kılıç

O zaman Sydney Melbourne ayrı ekipti ve ayrı yayında değil mi? Ona da değinelim mi biraz? Evet.

Bülent İbrişim

Şimdi Sydney'deki arkadaşlarımız da Ayşe Kemikoğlu grup başkanıydı. Ve Feriha Güney vardı. Ondan sonra Özen Özünler vardı. Bora bizden sonra oraya gitti. Bir ara Gün Gencer haberleri yapıyordu. Şule diye bir arkadaşımız çalıştı bir ara. Ondan sonra Evrim Günce çalıştı. Böylesi bir şeydi. Sonra sadece national yani ulusal çaptaki yayınlarımız bizim ortak olmaya başladı. Onun dışında yine ayrı ayrı yapıyorduk. Fakat belli bir süre sonra... ...ortak yayınlar yaptık. Yani... ...diyelim Pazartesi, Salı, Çarşamba, Sydney yaptıysa... ...işte Pazartesi, Salı, Çarşamba, Sine yaptıysa... ...işte.

Nilgün Kılıç Pazartesi, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Sine yaptıysa... ...işte Pazartesi, Salı, Çarşamba, Sine yaptıysa... ...işte Pazartesi. <v Bülent İbrişim

Salı, Çarşamba, Yine yaptıysa... ...işte Pazartesi, Salı, Çarşamba, Sine yaptıysa... ...işte Pazartesi, Salı, Çarşamba. Sydney yaptıysa... ...işte Pazartesi On iki mi oluyor?

Nilgün Kılıç

Bir dakika.

Bülent İbrişim

Yedi, sekiz, dokuz.

Nilgün Kılıç

Evet.

Bülent İbrişim

Ondan sonra bu mesela bir sabah, bir de diyelim programımızı yapardık, bitirirdik. Ondan sonra akşam programına hazırlanırdık.

Nilgün Kılıç

O da sekiz buçukta başlardı. Bir saat o da.

Bülent İbrişim

Ondan sonra böylesine bir koşturma içerisinde. Ve de tabii aradan zaman geçtikçe, teknoloji geliştikçe... Çok aletler de değişmeye başladı. Biz bant, reel to reel, bantlardan çalışıyorduk.

Nilgün Kılıç

Evet, büyük bantlarla değil mi? Kayıtlar alıyordunuz.

Bülent İbrişim

Sonra, gelişen teknolojiye de, elle yazardık bir defa. Hepimizin bilgisayarı yoktu önümüzde dolayısıyla. Elle yazıyoruz. Benim sözüne ittim.

Nilgün Kılıç

Daktilo da kullanmıyordunuz o zaman.

Bülent İbrişim

Daktilo kullanmıyorduk herhalde. Çok hatırlamam, yok yani, kullanılmaz. O kadar daktiloyu zor organize etmek, onun için elle yazıyorduk. Ondan sonra bilgisayar tabii yayıldı. Her şeyi bilgisayarda yapmaya başladık. Sonra e-mail'ler, internetlerin gelişi, arkasından dijitallere geçiş. Daha sonra... Böylesi bir gelişimi yaşadık. Tabii bunu yaşarken de... ...hem programları yapmaya, yürütmeye, toplumumuza hizmet etmeye çalışırken... ...diğer yandan da bu gelişimleri yakalamaya çalışıyorduk. Devamlı kurslar, seminerler, şunlar bunlar filan.

Bülent İbrişim

Neyse ama güzel ve hoş bir dönemdi.

Nilgün Kılıç

Ne güzel.

Bülent İbrişim

Ve sonra programlarımızda azalma oldu. 8'e düştü. Salı akşamı vardı sadece. Diğer her gün vardı.

Bülent İbrişim

Sonra 5'e düştü. Sanıyorum şimdi de 4'e düştü.

Nilgün Kılıç

Bir ara 7'ydi. Ben başladığım zaman 7'ydi. Sonra 5, sonra 4 olduk.

Bülent İbrişim

Ve böyle bugünlere geldik. Bugün geldim. Yaklaşık 10 yıl sonra ilk defa geliyorum SPS'e. Çok değişmiş tabi.

Nilgün Kılıç

Bence 10 yıldan fazla.

Bülent İbrişim

Eski arkadaşlarımdan, yani eski biz diğer dil gruplarından arkadaşlarımızdan 2-3 kişiyi gördüm. Bir tanesi de program müdürü olmuş. Ondan Sani, Arnavut programından.

Nilgün Kılıç

Bizim de programımızın müdürü.

Bülent İbrişim

Evet şimdi de program müdürü. Ondan sonra Makedon arkadaşımız hala çalışıyor vs. Benim için gerçekten çok nostaljik bir olay oldu. Ben size çok teşekkür ediyorum.

Nilgün Kılıç

Biz teşekkür ediyoruz.

Bülent İbrişim

Hem anlamlı günde hem de böylesi bir değişikliği, böylesi gelişmeleri de görmem açısından çok çok mutluyum.

Nilgün Kılıç

Peki, biz de çok mutluyuz, bir kere onu söyleyelim. Bülent Bey, o ilk yıllarda toplumun gözü kulağı oldunuz. Toplum size nasıl yaklaştı? Sahip çıktı mı? Bağ kurdu mu? Biraz da o açıdan o günleri anlatır mısınız?

Bülent İbrişim

Ona geçmeden önce ben, SBS'nin belli ilkeleri, politikaları var tabii.

Nilgün Kılıç

Onları biliyoruz, geçerli.

Bülent İbrişim

Ve bu etnik ve dinsel nefrete karşı uyumlu ve hoşgörü bir toplum yaratmayı hedefliyordu. Ve dolayısıyla bu ırkçılığa karşı... şiddete karşı.

Nilgün Kılıç

Vs. karşı bir politikası vardı.

Bülent İbrişim

Ve o nedenle de bizim yaptığımız programlarımızın bu ilkeler ve politikalar doğrultusunda yapılması bize. Öneriliyordu, öngörülüyordu daha doğrusu. Fakat tabi bunu toplumumuzun ilk yıllarda Belki biz anlatamadık, bilemiyorum. Belki biraz zor bir olay. Bir de belki geldiğimiz kültürde bunu kavramak.

Nilgün Kılıç

Belki... ...şeydi, daha doğrusu yani...

Bülent İbrişim

Alışık olmadığımız bir şey sonuçta. Bülent İbrişim> Tartışma kültürü bizde... Neyse şimdi iyi. Eskiden herkes... Televizyonlarda izliyorduk. Herkes birbirlerine giriyor. Birbirlerine üstüne konuşuyor. Kavgalar, dövüşler. Öyle bir ortam. Ve bir de bir olay vardı. Yani buranın, SBS'in bir Türk radyosu değil, Türkçe yayın yapan bir radyo olduğunu ve de ödeneğinin Türkiye'den değil, Avustralya hükümeti tarafından, federal hükümeti tarafından verildiği konusunu çok sık tekrar etmek durumunda kaldık. Ne yazık ki. Çünkü çok farklı ve ayrımcı taleplerle de karşılaştık. Yani belli bir etnik gruba bağlı veya belli bir inanç grubuna bağlı... ...veya bu gruptaki inançlarının derecesine bağlı olarak... ...bizde yapamayacağımız çok büyük öneriler ve tehditler geliyordu. ...yerine getiremiyorduk. Getiremediğimiz için de... ...yanlış anlaşılıyor biliyorduk. Yani bizi... ...farklı değerlendirmeler ve dolayısıyla... ...ön yargılı yaklaşımlarla da karşılaşabildik. Şimdi tabii... ...bir olay söyleyeyim. Ben bunları söylüyorum bu dinleyiciler açısından.

Nilgün Kılıç

Biz de o toplumdan geldik. Ben kendi adıma konuşayım en azından.

Bülent İbrişim

Ve biz... ...ben şunu söylüyorum. SPS Radyosu'nda bir demin çok güzel... ...sözler ettiniz benim için. Çok teşekkür ediyorum. Emek verdiğime inanıyorum. Topluma her zaman saygı duydum, onu da biliyorum. Toplamaya birtakım şeyler verdiysem ne mutlu. Ama bir olay söyleyeyim. Ben çok şerefsizim. Benim kendi dönüşümüm açısından SPS Radyosu'na çok şeyler de borçlu.

Nilgün Kılıç

Son sorum olacaktı bu benim size. SBS'de çalışmak size neler kazandırdı diyecektim.

Bülent İbrişim

O zaman sonra konuşalım.

Nilgün Kılıç

Değindiğiniz gibi SBS Radyosu bir devlet kanalı, Avustralya Devleti'ne bağlı bir kamu kuruluşu. Ve çoğu toplum bireyimiz Türkçe konuştuğumuz için bizi Türk kanalı zannederek o yönde beklentileri oluyor. Biz de hala benzer zorlukları yaşadığımızı söyleyebilirim. Sanıyorum Nejat da bana katılıyordur. Bazen mesajlarla bunu algılıyoruz. Eskiden Talkbackler de dediğiniz gibi öyle bir yaklaşım ve anlayış olabiliyordu. Peki, duayen bir radyocu olarak bu iletişim çağından bahsettik, gelişen teknolojiden bahsettik, şimdi internet var, toplum bireylerimiz istedikleri an Türk haberlerine, Türk kanallarına ulaşabiliyorlar. Sizce bu SBS'li ve radyo yayıncılığını nasıl etkileyecek?

Bülent İbrişim

Şimdi şu var, biz size göre şanslıydık. Çünkü bizim rekabet edeceğimiz yayın kuruluşu yoktu. Sadece yerel gazeteler vardı. Ve de onlar da belli aralıklarla çıkardı. Türkiye'den gazeteler iki üç gün geç gelirdi. Belli kütüphanelerle gidip okurdu bizim toplum üyelerimiz. Ondan sonra tabi ki internet yoktu. Ve de Türkiye'den önce Yalçın Eren, benden önce uzun yıllar burada grup başkanlığı yapmış olan bir arkadaşımız, onun döneminde TRT'den geliyordu. O zaman ne deniyordu? Telsiz bir şey miydi? Unuttum şimdi, birden çok geçti.

Nejat Başar

Teleks mi?

Bülent İbrişim

Teleks, evet. Teleks, tamam. Teleks'e geliyordu, o okuyordu, okunuyordu falan. Sonra biz muhabirler edindik. Muhabirleri telefonla arayıp şey yaptık. Yani muhabirleri arasında da çok ilginç çizimler vardı. Yani mesela bir Halil Berktay vardı. Bir Ragıp Duran vardı. Ondan sonra Nuri Çolakoğlu vardı. Ondan sonra Yasemin Çongar vardı. Sonra da Fikret Eren. Uzun yıllar. Bize buraya Türkçe haberlerini verdi sağ olsun.

Bülent İbrişim

Ve de o dönemde tabii bizlerin bu tür birtakım haberleri vermemiz, Avustralya'dan bilgiler vermemiz vesaire bilmem nesi... ...toplumda çok fazla da rakibimiz olmadığı için çok dinleniyordu. Doğal olarak. Yani herkes saati kurardı programın başlayacağı zamana göre.

Nilgün Kılıç

Üçünün radyosu derlermiş hatta. Üçte başlardı yayın değil mi?

Bülent İbrişim

Ondan evvel birdeydi, sonra üç oldu, bir ara iki oldu. Evet öyle bir olay. Ondan sonra başlardık işte programlara. Tabii bizim, bugünkü gibi bizim de haber almamız... ...veyahut da bizim de birtakım şeyler bulmamız çok zor oluyordu. Ama bir şeyi başardık, onu çok mutluyum. 1980'si giyiyorum. İlk başladıktan üç dört ay sonra Özcan Ertok adında... ...Antarktika'da bilimsel ekipte çalışan bir beyle tanıştık. Ve kendisini uydu aracılığıyla arayıp bağlanıp canlı programa konu getirdik.

Nilgün Kılıç

1988'De.

Bülent İbrişim

1988'In Temmuz'unda. Ve şu anda hava nasıl Antarktika'da işte... ...fırtına var, kar fırtınası var diye anlatması. O çok ilginç bir olaydı.

Nejat Başar

Şu anda yapabilir miyiz bilmiyorum.

Bülent İbrişim

Olur. Çok daha rahat yaparsınız. Böylesi bir olaydı tabii.

Nejat Başar

Birkaç tane mesaj geldi. Onları okumak istiyorum. Köylü rumuzlu dinleyicimiz Bülent Bey'e selamlarımı sunuyorum. Gerçekten radyoyu çok güzel yönetti. Maalesef şimdikilere de aynısını söylemem, çok söyleyemem. Çok taraflı yayın yapıyorlar demiş bu dinleyicimiz. Bülent Bey neden bu 50 yılda yayınlar kısıtlanıyor, 5 günden 4 güne düştü, neden televizyon kanalı değişiyor demiş Necdet Çimenli Bey. Bir eleştiri var Bülent İbrişim'in. Biz vatanın hep negatif haberlerini verdiğini hatırlıyoruz. Yani elmanın hep yeşil tarafından bahsederdi. Evet bu bizim de maruz kaldığımız bir eleştiri. Mustafa Bey, Queensland'den benim Bülent Bey'e bir sorum olacaktı. İleriki zamanlarda SBS radyosunu yine 7 gün dinleme şansımız olacak mı? Ayrıca verdiğiniz haberlerin kalitesi için hem Bülent Bey'e hem de SBS çalışanlarına teşekkür ederim demiş Queensland'den Mustafa Bey. Ve senelerce bizlere hizmet sunan Bülent İbrişimin Bey'i konuk etmeniz çok güzel. Daha önceleri SBS çalışanları haksız yere çok eleştiriler aldılar. Seneler sonra Bülent Bey'in sesini duymak çok güzel demiş Mahmut Bey. Evet, şimdi Nilgün Kılıç'la devam ediyoruz.

Nilgün Kılıç

Devam edelim, evet. Şimdi Bülent Bey, ben sizin SPS Türkçe'de bazı ilkleri başlattığınızı hatırlıyorum, biliyorum. Mesela Gençlik Programı, mesela Talkbackler, değil mi? Bunlar hep sizin başlattığınız, hatta Yardım kampanyaları çok nadirdir SPS Türkçe tarihinde. Bunları hep sizin döneminizde, sizin başkanlığınızda yaptı Türkçe programı. Mesela gençlik programından başlayalım.

Bülent İbrişim

Gençlik programı... İsterseniz tarihin biraz gerisine giderek tartışma programından başlayalım. Aslında gençlik ve tartışma birbirine yakın.

Nilgün Kılıç

Birlikte başlamıştı, evet. Gençlik programları çok önemliydi. Çünkü buraya gelen göçmenlerin çocukları büyüdüler, İngilizce hayata girdiler. Ana dilleri İngilizce oldu. Burada çocuklar oldu. Ve dolayısıyla o genç nüfusa hitap etmek için siz bu gençlik programını başlattınız diye düşünüyorum ben. Yanılıyor muyum?

Bülent İbrişim

Haklısınız. Yani benim bir noktada benim de çocuğumdu onlar. Benim çocuklarımdı açıkçası. İlk defa 1988 yılının Ekim ayında üç kişilik bir grupla başladık. Serap Hel Hazar, Ondan sonra Miri Alpay. Kendisini şeyle anıyorum, kaybettik kendisini. Bir de bir genç bir arkadaşımız daha vardı, erkekti o. Onlarla birlikte yapmaya başladık ilk defa. Şimdi şöyle bir yöntem uygulanıyordu, uyguluyorduk. Biz program öncesinde onlarla oturup güncel konuları tartışıyorduk. Sonra onlar yeni programı yapıyorlardı. Daha doğrusu kaydediyorlardı, o dönem öyleydi. Sonra bu birinci kuşak. İkinci kuşakta bir şey yaptık, ilan ettik. 40 veya 50'ye yakın kişi başvurdu gençlik programına katılmak için. Bunu yapmaktaki neden şuydu. Bir defa o gençlerimize Türkçeyi daha iyi kullanmalarına yardımcı olmak. Ve de gençler aracılığıyla, radyonun gençler tarafından dinlenmesini, olasılığını yükseltmek.

Nilgün Kılıç

Evet, onu sağlamak.

Bülent İbrişim

Onu sağlamaktı. Amaçlarımızdan birisi de oydu. Ve de yaklaşık 40 kişi, yaklaşık 40 tane... ...lise sonlarında, 11-12. sınıf ve üniversite öğrencisi... ...bize başvurdu. Ve ben hiçbirini refüze etmedim. Bunlara belli mekanlarda radyoculuk dersi verdi. Haftada bir veya iki gün... ...iki veya üç saat... ...üç veya dört hafta, bir ay süren... ...radyo dersi. Radyoculuk nedir, nasıl yapılır, teknik açıdan... ...işte bilmem diğer açılardan habercilik nedir, şudur budur filan. Ve ondan sonra bunları üçe ayırarak... ...üç haftada bir sırayla bunları ben programlara yaptım. Bu böyle bir süre devam etti. Orada da işte şimdi çoğunun ismini hatırlayamıyorum.

Nilgün Kılıç

Ama oradan iki radyocu çıktı, ben hatırlıyorum ben bundan.

Bülent İbrişim

Daha geleceğim onlara. Ondan sonra, o grupta beraber Gençlik Programları'nda büyük bir sıçrama da oldu. Yani gerçekten çok yetenekli arkadaşlarımızdı. İşte Melbourne Uni'den, Monash'dan veya bilmem nereden gelen arkadaşlarımız. İşte bunların arasında Burcu vardı, Burcu sağlam. Ondan sonra Arzu vardı. Arzu'nun dışında şey vardı, Tansu Çoğur vardı. Toplumuzu yakından tanıyorken.

Nilgün Kılıç

Evet, Tansu Çoğur. Şimdi organizatör birlikte. Erdem.

Bülent İbrişim

Erdem de ondan sonra.

Nilgün Kılıç

Sonra.

Bülent İbrişim

Ve bir de... Enes diye geçiyor bazen. Evet, arkadaşımız. Ve bir de tabii Levent vardı. Levent Baysal. Şimdi bunlar da aslında çok yetenekli insan, kişilerdi. Gerçekten ilk defa canlı programları biz onlarla başladık. Demin söylediğim gibi, girerdik bütün Türkiye, Dünya, Avustralya bütün konuları tartışırdık ama özgürce tartışma. Herkes düşüncesini söylerken ve o hızla, o ateşle biz programı da alırdık ve onlar yarım saat... O gençler programı götürürlerdi ve de tartışma konuları inanılmazdı. Yani bir enflasyonun nedenlerinden bilmem neredeki bilmem nereye dünya'daki... ...tarihsel bir takım politik olaylara kadar her konuda tartışırlardı ve talkback de yaparlardı. İnsan kişiler arardı, dinleyiciler arardı telefonla. Ve ondan sonra o gruba işte Erdem katıldı.

Nilgün Kılıç

Evet, Erdem Koç.

Bülent İbrişim

Şimdi Erdem Koç ondan sonra hatta şöyledir, Erdem üniversite sınavlarından sonra hukuk ve şey kazandı, double degree yapacaktı. Sanıyorum psikoloji gibi başka bir dalla beraber hukukun yanında. Ben ona ısrarla medya yapmasını istedim. Ondan sonra da biliyoruz.

Nilgün Kılıç

Şimdi de o alanda eğitim veriyor. Burada da çalıştı.

Bülent İbrişim

SBS'de çalıştı, ABC'de çalıştı, Insight'de çalıştı. Çok önemli bir şey oldu. Şimdi de gerçekten... Fakat dikkatimi çeken bir olay da oldu. Şimdi bu arkadaşlarımız... ...hem buradan aldık. Zaten yeteneklilerdi. Yani ben kendime çok büyük bir hayır mıyım? Gerçekten onların yeteneğiydi. Ondan sonra bunlar gerçekten hayatta çok başarılı oldular. Hepsi çok başarılı oldu. Burcu doktor oldu. Ondan sonra Erdem, uluslararası alanda gazete, yayıncılık seminerleri veriyor.

Nilgün Kılıç

Bir ara öğretim görevlisiydi.

Bülent İbrişim

Evet, bir ara öğretim görevlisiydi. Levent orada. Bütün hepsi. Şimdi kusuruma bakmasınlar, arzu da öyle.

Nilgün Kılıç

Bir zamanlar Hande de sizin gençlik programından değil mi?

Bülent İbrişim

Hande de son zamanlarda evet girdi. Ondan sonra şimdi hala burada teknik kadroda çalışıyor. Ve çok olumlu bir olaydı. Benim de çok mutlu olduğum bir olaydı. Yani program yanında bana belli bir yük getirebiliyordu belki ama ben bunu çok severek karşılıyordum. Çünkü oyun onları böyle... Güzel program yapmak, Türkçeyi güzel kullanmak... ...ve de dünyadan haberdar etmek ve haberleri olmasını, bilinçlerini... ...sıçrama yaratmasını bilmem, beni çok mutlu etti. Yani benim için çok önemli doyum noktalarından birisiydi. Bir de bir Talkback olayı var. Yine 1988 yılında, yine sanıyorum Temmuz ayıydı. Temmuz'un ortalarında. Talkback'i başlatacağım dedim. Biraz ırın gırın edildi. Ben dedim yok bunu yapacağız. Ve de Talkback programına başladık. Aman Allah'ım. Programda kan gövdeyi götürmeye başladık. Herkes birbirine saldırıyor ama kimse kimseyi dinlemiyor. Anlatabiliyor muyum? Ben bu arada da nasibimi ben de alıyorum falan. Ondan sonra derken böyle bir şey... Programdan sonra tekrar telefonlar çalıyor. Telefonlarda hakaretler, şunlar, bunlar falan. Bunları yaşadık. Ondan sonra beni uyardılar. Dediler, böyle olmaz yani sen toplumu iyice kışkırtıyorsun birbirine. Hatta bu resmi kanallardan da bana iletişimdi. Bülent Bey, lütfen TokBek'i kaldırsın. Çünkü toplumumuzda ayrılık yaratılıyor.

Nilgün Kılıç

Aslında interaktif bir program oluyordu Talkback’le yayınlar, değil mi?

Bülent İbrişim

Canlı program, tabii tabii.

Nilgün Kılıç

Direkt dinleyiciler yayına katılıyordu.

Bülent İbrişim

Valla benim savunmam şuydu. Biz tartışma kültürünü yaşamadık Türkiye'de. Eğitimimiz, aile yapımız, toplumumuz, biz buna uygun değildik. Ve dolayısıyla kimse kimsenin fikrine tahammül edemezdi.

Nilgün Kılıç

Halen de öyle. Ama o zaman çok daha fazlaydı.

Bülent İbrişim

Dedim ki buna alışacağız arkadaşım. Yani bundan payımı alacağım. Belki çok hırpalanacağım. Stres oluyor olacak. Ama toplamım sonuçta kazançlı çıkacak ve ben buna razıyım diye devam ettim. Ve son zamanlara gelirken de yine tabii eleştiriler oluyordu. Bunlardan bazıları haklıydı da.Ben bugün geçmişe baktığım zaman biraz sonunda söyleyeceğim. Yani benim, ben de çok geliştim. Ben de birtakım tavırlarımı ve takındığım. Tavırlarımda kendime öz eleştiri yaptığım konular da var. Açıkçası çünkü mükemmel değiliz hiçbirimiz.

Nilgün Kılıç

Tabii.

Bülent İbrişim

Tabii. Böyle bir olay oldu. Biraz önceki arkadaşımıza da ben mesaj gönderen hepsine çok teşekkür ediyorum. Gerçekten toplum Türkiye'den çok kötü haberler oldu. Bu konuda çok özen göstermediğimiz için belki özür dileyebilirim ben sizden yani. Fakat bir olay da var, şunu her zaman savunuyordum. Zaten haber dediğiniz çok iyi bir şey de olmuyor, anlatabiliyor muyum? Haber dediğinizde ya kavga oluyor, ya dövüş oluyor, ya savaş oluyor, ya ölüm oluyor, ya kaza oluyor, ya bilmem ne oluyor, şudur budur. O da var, onu anlatmaya çalışıyorduk. Ama belki biraz daha özen gösterebilir miydik? Yani Türkiye'de bir de çok güzel şeyler de olabiliyor. Anlatabiliyor muyum? Belki onlara biraz daha fazla ağırlık verseydik. Belki bugün olsa onu yapar mıydım? O tabii söz konusu olabilir. Onun dışında programlarımız neden azalıyor diye sordular. Tabi ben idare de değilim, yönetim de. Değilim ama benim kendi yorumum şu. Aslında bu SBS radyosunun amacı buraya gelen yeni toplumlara Avustralya'yı ...kültüründe alışmalarına, uyum sağlamalarına, kolaylık sağlama... ...ve bunu yaparken de haklarını bilme... ...ama bu arada bir de... ...sadece. Hak değil, sorumlulukları bilmeyi de öğretmek açısından çok önemliydi. Şimdi o bakımdan yeni gelen gruplar her zaman öncelik taşıyordu. Ve yapılan iş şeyler, istatistikler ve nüfus sayımları bunun için bir ölçüydü. Ve de o nüfus sayımlarının sonucunda İngilizcenin konuşulma oranı da çok önemli bir etkendir. Diğer grupların da saat ayırımında. Ve buna bağlı olarak da Türkler yeni geldiğinde doğal olarak çok yüksekti. Dokuz yani yeni dediğim yine bir yetmiş beş, altmış sekiz, yetmiş beş arası bir. Aşağı yukarı sekiz yıllık bir dönemdi. İngilizce bilmeyenlerin sayısı çok fazla olduğu için çok fazla programımız vardı. Ama giderek ikinci kuşak, üçüncü kuşak olmaya başladı ve şey yaptı tabii değişiyor profili değişiyordu toplumun. Ona bağlı olarak da yavaş yavaş yavaş azaldı. Şimdi sadece bizde olmadı bu. Almanca programı 8-9'lu şimdi herhalde 3'e falan düşmüştür.

Nilgün Kılıç

Evet Fransa, Fransızca programı öyle. Birçok Maltese, birçok.

Bülent İbrişim

Bazı programlar kalktı.

Nilgün Kılıç

Bulgarca, Romanca hepsi kalktı.

Bülent İbrişim

Şimdi bu sadece Türkçe'ye yönelik bir uygulama değil mi? Arnavutça. Kalktı mı o da?

Nilgün Kılıç

Kalktı.

Bülent İbrişim

O da kalktı. Ve bundan sonra da şimdi ne oldu? Hintlilerin programı arttı. Vietnamların programı çok arttı mesela.

Nilgün Kılıç

Asya programları da arttı. South East Asian programları arttı. Afrikalılar da arttı. Kesebilirsen bir reklama gidelim. Son reklam aramızı verelim, devam edelim Bülent.

Nejat Başar

Devam edelim. Özellikle dönünce sizin başarılarınız bu deprem konusunda, 1999 depremin konusunda da bir mesaj geldi.

Nilgün Kılıç

O konudaki sorularım arasında var zaten, soracağım.

Nejat Başar

SBS Türkçe ilesiniz. Evet Nilgün'e devretmeden önce bir mesaj daha geldi. Sayın Bülent İbrişimim Bey'i tekrar radyoda dinlemek bir onurdur. Döneminde harika programlarını zevkle dinlediğimi söyleyebilirim. Teşekkürler SBS radyo görevlileri. Oradan bize de biraz pay kalıyor. Evet şimdi tekrar Nilgün'e geçiyoruz.

Nilgün Kılıç

Evet, Bülent Bey, ben 99 depreminde, belki de SBS Türkçe tarihinde, yine bir ilkti, belki de tek sonrası sanıyorum bir kere daha yapıldı. 99 depreminde organize ettiğiniz yardım kampanyası.

Bülent İbrişim

Evet. Şöyle oldu, 1999 o acı deprem olayından sonra... ...bize akşamları program verdiler. Ve biz normal gündüz programımızı bitirdikten sonra da... ...akşam saat 11'de, gönüllü olarak yalnız. Ek bir para falan istemedik, talep etmedik. 15 gün biz yayını yaptık yani, son. Haberleri, gelişmeleri falan ilettik. Bu arada Türkiye'deki deprem için SBS Radyosu, Radyofon değimiz bağış kampanyası başlattı. Dört gün sürdü bu. Sydney ve Melbourne ortak yaptık bunu. Tüm arkadaşlarımız çok büyük çaba sarf ettiler. Çok iyi çalıştık yani ekip olarak hepimiz. Hem Sydney'deki Ayşe Kemikoğlu ve diğer arkadaşlarımız, burada da ben ve diğer arkadaşlarımız son.

Bülent İbrişim

Derece organize biçimde çalıştık. Ve de iki milyon dolar.

Nilgün Kılıç

O zamanın parasıyla çok ciddi bir rakam.

Bülent İbrişim

Yani... ...oradaki gururlanma olayı, benim yani hiç şey yapamadım böyle, inanamadım. Bizim... ...öyle bir olay, zaten SBS Radyo yöneticiler şoke oldular. Onlar yöneticiler, herkes şoke oldu. Yani bütün duyanlar geliyorlardı, nasıl ya, başardınız mı falan diye. Dedim biz başarmadık, biz sadece aracı olduk. Toplum başardı bunu, çünkü... ...toplumumuz kendisi şey yaptı. Fakat bir olay söyleyeyim, çok ilginçtir. Bütün dünyadaki sel, deprem veya bu türlü doğal felaketler sonucunda zarar görmüş toplumların, dil gruplarının yaptığı bağış kampanyalarında bizim Türkçe'yi de hep davet ediyorlardı. En büyük şey katkı... Mesela birçok şeyde... Ben hatırlıyorum mesela İran depreminde, Ermenistan depreminde... Bir arada çelişkiler falan olan bir şeydi. Biliyorsunuz toplumlar arasında. Ona rağmen yine biz de ona da katıldık. Yine biz Ermeni programına bilmem ne kadar bin dolar topladık. Yani dinleyicimizin bu tür olaylar toplumumuzun... Merhametli toplumuz.

Nilgün Kılıç

Gerçekten öyle.

Bülent İbrişim

Gerçekten öyle. Birbirimizi az yiyebilsek, birbirimizle az uğraşabilsek çok daha iyi olacak.

Nilgün Kılıç

Birbirimizi yiyoruz ama kötü gününde kenetleniyoruz biraz.

Bülent İbrişim

Kesin. O yönüyle bir şey. Ama bizim için çok önemli bir gurur kaynağıydı diyebilirim.

Nilgün Kılıç

Ben sizin yaptığınız yine bir ilkten bahsedeceğim, radyo tiyatrosu. Hemen kısaca değinelim mi ona?

Bülent İbrişim

Ya Mikado'nun çöpleri. Funda... Bizim Funda'nın soyadını unuttum. Çok ayıp Funda inşallah dinlemiyordur. Evet, Funda'yla beraber yaptık. Mikado'nun çöp bölümünü yaptık. 12 bölümdü. Bilmiyorum daha ne nasıl karşılandı, ne yaptı?

Nilgün Kılıç

Funda'yla ben aynı okuldanım. 9 Eylül. O tiyatrodan, ben sinema-televizyon bölümünden.

Bülent İbrişim

Funda Şirinkal.

Nilgün Kılıç

Evet, Şirin Kal. O tiyatro bölümündeydi. Aynı dönem okuduk. Yıllar sonra burada Melbourne'da karşılaştık ve o söyledi bana. Ben öyle duydum. Yoksa o yıllarda ben Avustralya'da değildim ama radyo tiyatrosu yaptığınızı ondan biliyorum. Peki, az önce siz ben çok şey öğrendim dediniz ya SBS'de. Ben de şimdi o sorumu size sormak istiyorum. SBS'de çalışmak size neler kazandırdı?

Bülent İbrişim

SBS'de çalışmak bana çok şey kazandırdı. Yani benim için çok anlamlı bir olay. Şöyle diyeyim belki... ...ilginç gelebilir size de. Ben lisedeyken... ...benim edebiyat öğretmenim eski Ankara Koleji Müdürü Cezmi Tahir Berk. Kendisinin kitapları vardı. Şeydi, pedagog. Çok iyi bir kişiydi. Gelişmiş bir insandı. Onun aracılığı ve teşvikiyle ben Ankara Radyosu Gençlik Programı'na katıldım. Yalın Tolga, Ejder Akışık. Sizler hatırlamazsınız onlar. O dönemin önemli devlet tiyatrosu sanatçılarıydı. Ondan sonra Ertuğrul İmer'di, Efekt'ti. Ve bizim grupta Cihan Ünal vardı, Rüştü Asyalı vardı, Atilla Olgaç vardı. Ve de Türkiye'nin bence en iyi tiyatrocularından, oyuncularından Erkan Yücel. Ne yazık ki 1985'te kendisini trafik kazasında yitirdik.

Bülent İbrişim

Bizler her çarşamba canlı program yapardık gençler yönelik o dönemde. O dönemde başlayan benim bir radyoya karşı. Bir yatkınlığım ve ilgim vardı. Dolayısıyla ben bu Avustralya'ya gelirken mühendis olarak geldim. Fakat bu arada ben radyo varsa Türkçe yayınları... ...ben orada çalışabilirim düşüncesi vardı kafamda. Ve 1986 yılında ilan verildiği zaman da. Çok sevinerek... İyi ki başvurmuşsunuz. Başvurdum. Benim için tabii şu oldu, kariyerimde bir değişiklik yaptım. Zaten arzu ediyordum. Bir de çok sevdiğim bir işti. Zaten bir de serbest gazeteci olarak çeşitli. Bir takım gazetelerde, dergilerde... ...çeşitli bir takım görevler üstlenmiştim. O da ayrı bir olaydı. Ondan sonra... Radyoda çalışırken de çok büyük şeyler öğrendim. Yani karşılıklı biz, dinleyicilerle bizler de karşılıklı. Birbirimize çok yararımız oldu diyelim.

Nilgün Kılıç

Bülent Bey, aldığınız ödülleri anlatmaya vakit bulamadık ama aldığınız çok önemli ödüller olduğunu da biliyoruz. Onu da hemen dinleyicilerimiz size böyle bir dakikalık hemen kısacık anlatır mıyız?

Bülent İbrişim

Valkoyne'a pansiyon aldık. Philip Adams'ı birinciliğe almıştık. New York Festivali var, SEDA var, Sedat Simavi ödülü var, Abdü İpekçi ödülü var. Bu arada benden sonra da tanışıyor, Yenisey arkadaşımız bir de İsmail Kayhan arkadaşımız da. Türkiye'den birer ödül aldıklarını duydum ben. Evet.

Nilgün Kılıç

Evet. Çok teşekkür ediyorum. Buraya kadar geldiniz. Ayağınıza sağlık. Sizinle yayını hep beraber böyle ortak yapmak ne büyük şeref, ne büyük onur. Çok teşekkür ediyoruz.

Nejat Başar

Onur duyduk.

Nilgün Kılıç

Çok teşekkür ediyoruz.

Bülent İbrişim

Ben de beni davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Benim için çok anlamlı bir gün oldu.

Nilgün Kılıç

Bizim için de.

Bülent İbrişim

Unutmayacağım bir gün oldu.

Nilgün Kılıç

Çok teşekkür ediyorum.

END OF TRANSCRIPT

Share
Follow SBS Turkish

Download our apps
SBS Audio
SBS On Demand

Listen to our podcasts
Independent news and stories connecting you to life in Australia and Turkish-speaking Australians.
Understand the quirky parts of Aussie life.
Get the latest with our exclusive in-language podcasts on your favourite podcast apps.

Watch on SBS
Turkish News

Turkish News

Watch in onDemand