To shout – muhtemelen bu kelimenin çok yüksek sesle bir şey söylemek, bağırmak anlamına geldiğini biliyorsunuzdur.
Pek çok farklı nedenden dolayı bağırabiliriz. Heyecanla haykırabilir, olağanüstü bir şeye şahit olduğumuzda gurur veya şaşkınlığımızı da bu kelimeyle vurgulayabiliriz. Yine takdir ettiğimiz bir durumda da kendimizi bu deyimle ifade edebiliriz.
Öfkemizi, hayal kırıklığımızı göstermek veya birini bir konuda uyarmak için bağırabiliriz, tıpkı öğrencilerini susturmak isteyen bir öğretmen gibi...
- The teacher shouted to quieten the class.
Mutlu olduğunuzda, şaşırdığınızda veya tuttuğunuz spor takımını desteklemek istediğinizde kullanabilirsiniz.
- I shouted when my team scored the winning goal!
Ancak "To shout"un bir deyim gibi kullanılığı anlar ve başka anlamları da olabilir. Örneğin, başka birinin içkisi veya yemeğini ısmarlamak anlamına gelebilir.
- I’ll shout you a coffee.
- After the game, I shouted my mate a drinks.
Veya bir şey üzerimizde güçlü bir izlenim bıraktığında, hayranlık verici bir durumla karşılaştığımızda da bu deyimi kullanabiliriz, mesela birinin kıyafeti için!
- Her dress really shouts confidence.
Veya bazen birini telefonla aramak anlamında da kullanılır.
- I’ll give you a shout later when I’m free.
Bazen radyoda, DJ'lerin dinleyicilerinden birine, belki doğum günü olduğu için veya şovunu desteklediği için ona teşekkür etmek üzere bu deyimi kullanarak seslendiğini duyabilirsiniz.
Dinlemek için buraya tıklayarak Word We use/Kullandığımız Kelimeler serisinin tamamını keşfedebilirsiniz!
Bu bölümü Spotify ve Apple Podcasts'te dinleyebilirsiniz
Yazan: Josipa Kosanovic
Grafik tasarım: Dorry Wang
Eğitim danışmanı: Profesör Lynda Yates
Yapımcı: Josipa Kosanovic



