Nilgün Kılıç
SBS'in 50. yılı nedeniyle SBS'in eski çalışanlarıyla yaptığımız söyleşilere devam ediyoruz ve bu haftaki konuğumuz SBS'in ilk yıllarında Türkçe programında görev yapmış olan Ali Rıza Kasapgil. Ali Rıza Bey merhaba.
Ali Rıza Kasapgil
Merhaba, merhaba. Teşekkür ederim bana da yer verdiğiniz için bu programda.
Nilgün Kılıç
Sağ olun. Ali Rıza Bey, siz hangi dönem SBS'de çalışmıştınız? Bir hatırlatır mısınız dinleyicilerimize?
Ali Rıza Kasapgil
Şimdi ben de hatırlamaya çalışıyorum. Acaba diyorum 1988'in başında mı girmiştim yoksa 1987'nin sonuna doğru mu girmiştim? Ama hatırladığım kadarıyla 1988'in tamamında oradaydım. Herhalde ayrılışım da 1989'un başlarında oldu sanıyorum. Yani toplam olarak bir seneyi geçmiştir çalışmışlığım tahmin ediyorum.
Nilgün Kılıç
O dönemi anlatır mısınız biraz?
Ali Rıza Kasapgil
Evet, o dönemler aslında hatırlıyorum bir yapı değişmesine gidecekti ESMİES. Ondan dolayı çünkü daha önce Yalçın Ener Bey vardı ve o yürütüyordu radyoyu. Yanında tabii arkadaşlar alıyordu, girip çıkanlar oluyordu, çalışanlar oluyordu ama asıl sorumlusu Yalçın Ener'di. O sırada işte o yapı değişmeleri konuşulurken mi, değişim başladığı sıralardı herhalde. Yeni insanlar almak istediler görevli olarak. Orada çalışmak üzere haber bölümünde, diğer bölümünde. İşte o sırada açılan imtihanlara girmiştim ben de. Benimle birlikte tahmin ediyorum Aynur Açan vardı. Hangi galiba daha sonradan geldi hatırladığım kadarıyla. Çünkü biz çalışırken Yalçın da o imtihana girdi aslında Yalçın Ener'de ve o da kazandı. Dolayısıyla o yine SBS'deydi. Daha sonra o istifa etti ayrıldı SBS'den. Onun yerine Aynur Açan tahmin ediyorum sorumlu kişi olarak görevde kaldı. Ama daha sonra başka arkadaşlar da geldi oraya. İşte Tanju Bey geldi, Bülent İbrişim geldi. Başka bir arkadaş da vardı, onun ismini tam hatırlayamadım. Epey oldu çünkü. Ve biz böyle bütün gayretimizle Türk toplumuna hizmet etmeye çalıştık. Ettiğimizi de sanıyorum. Yani SBS o günkü haliyle aynen bugün de olduğu gibi toplumumuzun büyük bir ihtiyacını gideriyordu. ve toplumuza hizmet ediyorduk o sırada.
Nilgün Kılıç
Peki siz o sınava girdiğinizde, o yeni yapılanma sürecinde hangi kategoride işe alındınız? Haberci olarak mı yoksa prodüktör olarak mı?
Ali Rıza Kasapgil
Haber dalında haberleri işte tercüme yani yönetmenimizden bir tanesi oradaki mevcut haberlerinden Türkçe'ye döndürerekten çevirerekten SBS bizim Türkçe bölümü için haberleri yazıyordum, yapıyordum ya da gidip birileriyle yani onun yanı sıra ayrıca gerekli gördüğümüz zamanlarda diğer kişilerle ya radyo dışındaki yahut bakanlık çerçevesindeki yahut kuruluşlar çerçevesindeki insanlarla da mülakatlar yapıyordum. Yine onları da haber programı olarak sunuyordum. Mesela hatırlıyorum ben Yaptığım problemlerden bir tanesini hatırlıyorum. Bu kurban kesimi çünkü bizim Türk toplumu hala yapıyorlar mı bilmiyorum. Gidiyorlardı böyle çiftliklerden koyunlar alıyorlardı ve onu kaçak olarak kesiyorlardı kurban niyetine yahut kesip yemek niyetine yapıyorlardı. Ben bu konuda bir program yapmıştım ve bunun sakıncalı olabileceğini hayvanlarda hastalık olabileceğini Dolayısıyla doğru olmayabileceğini anlatan böyle bir program da yapmıştım. Hiç sevmem bir tanesini o programdan.
Nilgün Kılıç
Evet tam da kurban bayramı yaklaşırken değil mi güzel bir hatırlama oldu. Peki Ali Rıza Bey sizin Türkiye'den gazetecilik eğitiminiz var mıydı? Nasıl bu alana ilgi duydunuz? Neden gazetecilik diye sorsam o dönem.
Ali Rıza Kasapgil
Efendim, ben Türkiye'de de haber programının, TRT'nin ilgi duymuştum. Hatta sınavına girmiştim onun ama kazanamamıştım. Buraya geldiğimde işte kendi sahamda daha başlamamıştım. Kendi sahamda çalışma yıllarım başlamamıştı daha. Bir şeyler yapmak zorundaydım. İşte karnımızı doyurmak zorundayız. İşte biraz Türkçe öğretmenliği yaptım. Efendim, Victoria School of Language de. İdarecilik yaptım falan ama radyo hep haklımdaydı. İşte imtihan, sınav açıldığını duyunca bir daha dedim, şansımı deneyeyim dedim. Benim şeyim de var burada, tercüme, yani accredited olarak, yeminli tercüman mı deniyor, Türkçe de bilmiyorum. Yani öyle bir qualification da vardı, diplomam vardı. Onu da tabii ki sunaraktan o sınava girdim. Ve kazandım sınavı. Hatta hatırlıyorum Aynur için, benim için. Orada bir haber bölümünde bir yabancı kadın vardı, müdürü. O bölümün genel müdürü diyelim. O dedi ki Aynur’a ve bana demişti ki, ''You are a terrific translator and interpreter.'' demişti. Yani ''Siz çok muazzam bir tercümansınız.'' demişti. Herhalde biraz da bizi almalar, beni almalarının sebeplerinden bir tanesi de oydu. Hani o tercüme yeteneğimden kaynaklanan bir şeydi tahmin ediyorum.
Nilgün Kılıç
Peki, o yıllara dair böyle unutamadığınız anı var mı? Anekdot var mı? Bize söyleyebileceğiniz şimdi bir gereği gidip düşününce.
Ali Rıza Kasapgil
Şimdi o kadar zor düşünüyor anlamadım orada çalışırken. Siz tabii işinizi yapıyorsunuz ama bazı kesimler mutlu oluyor, bazı kesimler mutlu olmuyor. işte yeteri kadar onlara yer verilmediğiniz şey yok. Bazıları diyor ki hep müzik çalıyorsunuz, haber programları yeterli değil diyor. Yani böyle toplumumuzu mutlu etmek ne kadar zor diye düşünüyordum o zamanlar. Çok zor diye düşünüyordum.
Nilgün Kılıç
Hala zor diyebilirim ben.
Ali Rıza Kasapgil
Ben de çok zor diye düşünürdüm. Ama tabii ki sonuç olarak biz bir görev yapıyoruz. Yani başka insanların istekleri bizim çalışma beyimize uyuyorsa onu dinlemek zorunda değiliz tabii ki. Dolayısıyla biz kendi çerçevemizde, prensiplerimiz çerçevesinde programlarımıza devam ettik ve her kesimden insanları da kapsamaya çalıştık, kucaklamaya çalıştık. İşte insanlar geliyordu Türkiye'den başka yerden ama şu taraftan ama bu taraftan. Yani bir prensiplerimize uygun şekilde onları tabii akumulatör etmeye çalışıyorduk, yer vermeye çalışıyorduk. Ne bileyim ben hatırladığım kadarıyla mesela çocuklar, gençlerle ilgili programlar yapıyorduk. Onları çok mesela beğenirdim. Bülent de çok düşerdi genç evlilicilerine. Onlarla ilgili programlar yapıyorduk. O en sevdiğim şeylerdi. Hatta toplum içerisinde işte bilgi yarışmaları falan olurdu gençler arasında. Onları yansıtırdık orada. O da çok güzeldi. Hatırlıyorum mesela bir bayan İran'dan bir şekilde buraya gelmişti. Azeri asıllıydı. Onun burada kalması için Aynur'la birlikte bir program yapmıştık kalabilmesi için. O sırada o İran'ın sıkıntılı günleriydi herhalde hatırladığım kadarıyla. Yani şöyle söyleyebilirim yani topluma prensiplerimiz çerçevesinde hizmet etmeye çalıştım. O kadar eskide kaldı ki yani 1988 o kadar hatırlamıyorum detaylı ayrıntıları ama gönlüm o kadar rahat ki yani yapabildiğimi toplumum için ve Avustralya için toplumu için ve Türk toplumu için yapabildiğimizi yaptık hep beraber diye öyle düşünüyorum.
Nilgün Kılıç
Şimdi az önce dediniz daha sonra da yine topluma hizmet amacıyla Türk okullarında da görev yaptım dediniz. Başka alanlarda da çalıştınız. Peki Ali Rıza Bey nasıl yolunuz SBS'den ayrıldı?
Ali Rıza Kasapgil
Şimdi o 1989 yılında hep hayalimde kalan bir doktora yapma çalışması isteğim vardı. Melbourne Üniversitesi'nde doktora programıra kabul edildim. Antropoloji bölümünde. Ve onlar bana burs verdiler. O bursun tabii parçası olarak da Türkiye'ye gitmem gerekiyordu. Saha araştırmamı yapmak için. Ve gittim
Ali Rıza Kasapgil
Türkiye'de bir altı ay gibi falan kaldım zaten. O doktora konumla ilgili. Tabii ki gittiğim için, bu kadar uzun süreli gittiğim için istifa etmek zorundaydım. İstirahat ederek ayrıldım. Yoksa ayrılmazdım.
Nilgün Kılıç
Özlüyor musunuz SBS’i?
Ali Rıza Kasapgil
Özlüyorum. Oradaki havayı özlüyorum. İnanın o kadar güzel ki hani diyorlar ya, Avustralya multicultural bir toplum diye. O toplumu orada, radyoda yaşıyordum. İşte masalar var. Her masada bir memleketin haber yapımcısı var yahut program yapıcısı var, prodüktörü var. O insanlarla çok güzel bir arkadaşlığımız vardı. Herkes bazen kendi ülkesinden bir şeyler getirirdi falan. Otururduk, toplanırdık, çay içerdik beraber. Yani o kadar güzel bir harmoni içerisinde olan bir atmosferdi ki onu özledim. Eğer benim doktorum olmasaydı herhalde ayrılmazdım. Belki bugün orada olur muydum bilmiyorum ama ayrılmazdım herhalde.
Nilgün Kılıç
Peki çok teşekkür ediyoruz Ali Rıza Bey. Son olarak SBS'nin 50. yılı için bir şeyler söylemek isterseniz alalım.
Ali Rıza Kasapgil
Efendim şunu söylemek istiyorum. SBS başından beri kuruluşundan bu yana Türk toplumunda bir boşluğu dolduran bir kuruluş. Şimdi tabii biliyorum teknoloji ilerledi. Televizyonlarda artık Türk haberlerini daha kolaylıkla insanlar izleyebiliyorlar. İşte başka programları izleyebiliyorlar. Anlıyorum ama bu hiçbir zaman SBS'in bu boşluğu doldurmasını engellemedi, engellemeyecektir diye düşünüyorum. Çünkü topluma vereceğimiz birçok bilgiler var. Birçok onların haberdar olması gereken şeyler var. Dolayısıyla... Ama bu daha yoğundu belki. Bu işlerimiz bizim o zaman daha yoğundu. O zaman böyle işte teknoloji ilerlememişti. Türkiye'den programlar seyredilmiyordu. Gazete denen bir şey yoktu. İşte filmler, şunlar, bunlar yoktu. Müzik programları yoktu. Tamamen SBS centrali merkezli bir ihtiyaç vardı o sırada. Dolayısıyla çok yoğun çalışıyorduk ve çok güzel de işler yaptığımıza inanıyorum. Ve bu işlerin bütün bu değişimlere rağmen teknolojideki işte demin anlattığım değişmelere rağmen işlevini SBS'in kaybetmediğini düşünüyorum ve devam etmesine inanıyorum. Dolayısıyla sizleri kutluyorum ve nice 50 yıllara diyorum SBS olarak.
Nilgün Kılıç
Çok teşekkürler Ali Rıza Bey bu güzel söyleşi için.
Ali Rıza Kasapgil
Teşekkür ederim. Ben de size teşekkür ediyorum.
END OF TRANSCRIPT